Yusuf Özkan Özburun - Yaşama Sevinci Öyküleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Yusuf Özkan Özburun - Yaşama Sevinci Öyküleri
'' Öyküler neye öykünür ? Neyi işaretler , neye dairdir öyküler ? ''diye sorsam, bunun muhtemel cevabı şöyle olurdu herhalde:
öykü hayatı, hayatın ta kendisi öykünür. Hayattandır ama hayat değildir. İnsan olmanın en derin sularından süzülüp gelir, gelirken geçtiği yerlerin kokusunu , tuzunu , tozunu beraberinde getiriir ama yine de kaynaktaki haliyle aynı değildir.
Dolasıyla öykü okumak , hayatı ve insanı doğala özdeş haliyle , evirip çevirmeden , en yalın şekliyle okumaktır çoğu kere.
Belki binlerce öykü, hikaye , mesel , masal okudum bu çalışmayı hazırlarken. Bunun en başta benım düşünce ve hayal hamuruma muazzam katkıları olduğunu bizzat gördüm. Yüzyıllar boyunca halk irfanının bu öykü , mesel , ve hikayeler yoluyla taşındığını , hikayelerle öykülerle düşünmenin insanda ayrı bir bilgelik insa ettiğini bir daha kavramak olağanüstüydü dogrusu.
İyice anladım ki insanlara ( ve sık sık kendime ) saatlerce teorik ve teknik terimlerle konuşmak yerine bir öykü anlatmak , bir temsil getirmek , bir nükte yapmak yeterli olabilmektedir . O vakit düşündüm ki bilgelik , erdem , anlam , anlaşmak her zaman yüce dağların başına bir mor ışık halesi şeklinde belirmez. Çoğu kere o yüce dağın eteklerindeki küçük , mütevazi bir çakıl taşının bağlarında uyuklamaktadır.
Öykü okuyabilene , mesel söyleyebilene ,
'' Yaşama Sevinci '' duyabilene ne mutlu ...
öykü hayatı, hayatın ta kendisi öykünür. Hayattandır ama hayat değildir. İnsan olmanın en derin sularından süzülüp gelir, gelirken geçtiği yerlerin kokusunu , tuzunu , tozunu beraberinde getiriir ama yine de kaynaktaki haliyle aynı değildir.
Dolasıyla öykü okumak , hayatı ve insanı doğala özdeş haliyle , evirip çevirmeden , en yalın şekliyle okumaktır çoğu kere.
Belki binlerce öykü, hikaye , mesel , masal okudum bu çalışmayı hazırlarken. Bunun en başta benım düşünce ve hayal hamuruma muazzam katkıları olduğunu bizzat gördüm. Yüzyıllar boyunca halk irfanının bu öykü , mesel , ve hikayeler yoluyla taşındığını , hikayelerle öykülerle düşünmenin insanda ayrı bir bilgelik insa ettiğini bir daha kavramak olağanüstüydü dogrusu.
İyice anladım ki insanlara ( ve sık sık kendime ) saatlerce teorik ve teknik terimlerle konuşmak yerine bir öykü anlatmak , bir temsil getirmek , bir nükte yapmak yeterli olabilmektedir . O vakit düşündüm ki bilgelik , erdem , anlam , anlaşmak her zaman yüce dağların başına bir mor ışık halesi şeklinde belirmez. Çoğu kere o yüce dağın eteklerindeki küçük , mütevazi bir çakıl taşının bağlarında uyuklamaktadır.
Öykü okuyabilene , mesel söyleyebilene ,
'' Yaşama Sevinci '' duyabilene ne mutlu ...
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz